..."Seni dağladılar değil mi kalbim "... Bilimsel bir bulgusu yok bu hissizliğinin.. Kutsal kaybı olanlar gelin. Size yeni şeyler diyeceğim. Evet seni çok dağladılar kalbim, içine bir dağ koydular, göçmen kuşların uğramadığı, yeşili az, yolu yaman, gölü kurbağasız, dalı çiçeksiz. Dağlandın. Sahi dağlanmak öyle birşey değil, değil mi kalbim. Kızgın demirle köreltmek, köreltebilmek, en gören yanı. Karartmak akça pakça olanı. Sükût ikrardan gelir değil mi kalbim, ondan suskunsun, bir davete zarif bir rıza seninki sanki.. Dilin lâl, emsalin yağmur.. Hadi bir gayret, son bir sancı, dayan az kaldı! Kalbim! Göz damlası damlatmayı bilirim fakat göz merhemi hiç sürmedim. İstersen deneyelim. Bir açsan diyorum gözlerini. Dağlanmış gözlerini. İyileştirebilsem seni.. Daha da yetiştirsem kendimi misal tıp bilsem biraz..Bir köy yeri şenliğini ezsem, taze badem çağlası püresine katsam, bütün o yaşanmışlıkların suyunu sıksam... Karıştırsam, karıştırsam.. Sonra havanda dövsem hayalleri, hiç benim değillermiş gibi. Küp küp doğrasam kırgınlıkları, bu karışımda biraz ele gelmeliler değil mi, başı akla, aklı başa sevk etmeli kırgınlık dediğin..İlk karışımı alsam kavanoza, içine ötekileri de katsam.. Karıştırsam karıştırsam..Ardından bir parça umut, bir parça kararlılık ve başarma arzusu tozu eklesem sırasıyla. Dimağından bir top karanfilin ya da bir dal dağ kekiğinin arıtsam zamanda hükmü en değerli şeyi, yani gayretimi.. İçine sindirsem tahta bir kaşıkla. Karıştırsam. Kapağını kapatsam kavanozun son gücümle. Çocuk sesinde ve de müzik notasında bekletsem bu karışımı bir kaç vakit .. Serin yerde saklasam husisiyetle.. Bıraksam demlense,dinlense..Fikrimce, yas yanıklarına ilaç, deva budur,kalbim, müsade et, sana süreyim.. Nezaketle ve zerafetle.. Her insan kendi panzehiri, ezdim kendimi.. Öğüttüm, dermana dönüştürdüm. Kalbim. Ben panzehrinim senin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder